Mezarlıktaki Sesler

Ezgi ve kardeşi Ömer, her hafta sonu yaptıkları gibi İngilizce kursuna doğru evden ayrılmışlardı. Ezgi 13 yaşında, kardeşi de 10 yaşındaydı. Anneleri yanlarına akşamdan hazırladığı peynirli poğaçalardan koymuştu. Ders arası olduğunda bu iki kardeş kantinde buluşup meyve suyu eşliğinde annelerinin yaptığı mis gibi poğaçaları yiyeceklerdi.

Ömer, ablasının sözünü hiç dinlemez, her zaman bir bahane bulup birlikte gidip birlikte dönecekleri yollarda genelde dönüş saatlerinde Ezgiyi yalnız bırakırdı. O gün de öyle oldu ve derse beraber gitmelerine rağmen, akşama doğru ders çıkışında yine bir kaçış yolu bulmuş olan Ömer, ablasına haber dahi vermeden dershaneden ayrılmıştı.

Çıkışta her zamanki buluşma noktalarında bütün dershane öğrencilerinin kapıdan çıkışını öylece durup izleyen Ezgi, bugün de kardeşinin haber vermeden kendisinden önce eve ya da arkadaşlarıyla oyun oynamaya gitmiş olacağını düşündü.

Böyle düşünerek başını bulunduğu noktadan, otobüs durağına kadar olan yokuşun yukarısındaki durağa doğru çevirdi. Yine tek başına bu yol kenarındaki mezarlığın yanından geçmek zorunda kalacaktı. İşte Ömer’e de aslında sadece bunun için çok kızıyordu.

O yokuş yukarı olan mezarlık kenarındaki yoldan tek başına geçmekten hep ürküyordu. Ürkmesine çok ürküyordu ama şu anda eve gidebileceği daha iyi bir çıkış yolu da yoktu. Mecburen o yoldan geçecek ve otobüs durağına varacaktı.

Dershanedeki öğrenciler birer birer yanından geçmiş, Ezgiyse yavaş adımlarla diğerlerinin gittiği yönün aksine doğru olan istikamette yol almaya başlamıştı. Kış mevsimindeki bu erken kararan havaları hiçbir zaman sevememişti Ezgi.

Yeni yeni kararmaya başlayan havada, elleri cebinde, başını paltosunun içine gömer gibi yavaş adımlarla yokuşu tırmanmaya başladı. İçinde öyle büyük bir korku vardı ki, yolun tam karşı tarafında yer alan mezarlığa hiç bakmamaya çalışıyordu. Yol bitme bilmiyor, sanki her adımında yokuşun tepesindeki otobüs durağı daha da uzaklaşıyordu.

Çaresiz bir şekilde yokuşu tırmanırken kalbi de hızla çarpmaya devam ediyordu. Karşı yoldaki mezarlığa bakmamak için çok çabalıyordu ama sebebini bilmediği bir çekimle, kaçamak bakışlar atmaktan da geri durmuyordu.

Sonra kendi kendine korkacak bir şey yok, hem orada kimse de yok, diyerek etraftan gelen seslere kulak kabartmaya başladı. Sanki aynı anda hem köpek havlamaları hem de türünü bilmediği kuşlar çığlık atar gibi sesler çıkarmaya başlamıştı.

Birden bu seslerin de etkisiyle olduğu yerde kalakaldı. Ne yapacağını, hangi yöne doğru kaçacağını hesaplamaya çalıştı. Beyni çok hızlı çalışmaya başladı, ne kadar korksa da seslerin kaynağını merak etmekten alıkoyamıyordu kendini.

Ardından mezarlığa doğru hızlı adımlarla yürümeye başladı. Sesler şimdi daha da yakından gelmeye başlamıştı. Dikkatini toplayıp sebebini öğrenmeye çalıştı ama sanki kalbinin sesi kulaklarında çınlıyormuş gibi geliyordu.

Artık korkudan olduğu yere çakılıp kalmıştı ki Ömer ve onun üç arkadaşının mezarlığın ağaçları arasından kendisine kahkahayla güldüğünü fark etti.

Siz değerli okurlarımızın yorumlarını bekliyoruz lütfen yorum yapmayı unutmayınız 🙂
Daha fazla hikaye okumak isterseniz Korku Hikayeleri kategorimizi inceleyebilirsiniz.

Masalcı Baba

Çocukların hayatını daha eğlenceli bir hale getirmek ve gelişimlerine katkıda bulunmak için size masal sitemizi açtık keyifli okumalar :)

İlgili Makaleler

2 Yorum

  1. okudum okudum okudum keşke evde tekken okumasaydım dedim ama öykü mük tü bayıldım herkese öneriyorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu